PINAR GEDIKOZER   Fotograf PINAR GEDIKOZER Fotograf

ABOUT/Hakkında

The things I photograph are all moments, places, people that I encounter in my everyday life. The familiar. Known. Predictable. Things that I have only seen out of the corner of my eye, things that I have too quickly passed by. Things that are mundane, and yet … complicated. What makes me take notice is sometimes a different light and sometimes that the objects hang in the balance. In that moment my inner world communicates with the world before my eyes. In the physical world that surrounds us, I perceive some reflection of my longings, my fears, my anxieties, my understanding.

What lies beneath this reflex – which is unplanned, sometimes even unconscious, but always undertaken with concentration – is a desire to understand. Photography is a medium to discover the world and myself. I create visual images as a daily record of my life, which I then revisit time and again. In due course, the themes and repetitions appear of their own volition.

And though I do not expect an answer, I continually question our notions of reality: of life and time and space. I have no preconceptions. And feeling no solid ground beneath my feet leaves me with a sense that the world “out there” is an ominous place. But what keeps me upright in this chaos, on this fragmented earth, is a balance I find but time to time: an almost physical sense of tenderness … affection. I need to tell what all this evokes within me. I am compelled to tell it and to feed into the collective consciousness of life, just as other springs have nourished my consciousness. Just as I have experienced life through the lives of others.

“Be patient toward all that is unsolved in your heart and try to love the questions themselves, like locked rooms and like books that are now written in a very foreign tongue. Do not now seek the answers, which cannot be given you because you would not be able to live them. And the point is, to live everything. Live the questions now. Perhaps you will then gradually, without noticing it, live along some distant day into the answer.”
― Rainer Maria Rilke


Fotoğrafladıklarımın tamamı günlük hayatımın döngüsünde karşılaştığım anlar, yerler, kişiler. Bildik, tanıdık, tahmin edilebilir. Göz ucuyla gördüğüm, hızlıca yanından geçtiğim, karmaşık, sıradan. Bunları bana fark ettiren kimi zaman farklı bir ışık, kimi zaman hassas bir dengeye kavuşan objeler. Gözlerimin önündeki dünya ile içimdeki dünyanın konuşmaya başladığı bir an. İçimde taşıdığım özlemlerin, korkuların, kaygıların, anlayışın kendini algıladığımız fiziksel dünya üzerinden ifadesi.

Plansızca, kimi zaman bilinçsizce ama iyi bir konsantrasyonla yaptığım bu eylemin temelinde anlama isteği var. Bu edimi, dünyayı ve kendimi keşfetme aracı olarak kullanıyorum. Belli bir konu üzerinde çalışmadan, günlük hayatımın kayıtları olarak topladığım ve sonrasında tekrar tekrar baktığım görüntüler yaratıyorum. Zamanla içlerinde belli temalar, belli tekrarlar beliriyor.

Cevap bulamasam da hayat, zaman ve mekan üzerindeki gerçeklik algımızı sorguluyorum durmadan. Benimseyebileceğim kabullerim yok. Sağlam bir zemin eksikliği, dış dünyayı tedirgin edici bir yer olarak görmeme sebep oluyor. Ayakta durmamı sağlayan şey ise bu zeminsizlik ve kaos içinde aralıklarla bulduğum denge; neredeyse elle tutabileceğim kadar yoğun bir şefkat hissi. Bunların bende uyandırdıklarını paylaşma ihtiyacı içindeyim. Anlatmam ve parçası olduğum hayatın ortak belleğini beslemem gerek. Tıpkı başka kaynakların beni beslediği gibi. Tıpkı diğer insanlar üzerinden bambaşka hayatları tecrübe etmiş olduğum gibi.